Eczacı Sibel Ersoy küpe ve küpe takma tarihi hakkında bilgilerini sizlerle paylaşıyor.
Küpe Tarihi
Günümüz tarihinde Küpe takmak “Daha Güzel Görünmenin” adı olabilir. Şıklığın veya zarafetin bir parçası olarak takılmakta olan Küpe kadını daha güzel, daha çekici kılabilmektedir. Bir Moda ikonuda olan Küpe Kadınlarımız için her daim vazgeçilmez bir süs eşyası olmaktadır.
Küpenin çok eski bir tarihi vardır. Aslında küpe takmayı sadece kadınlara mal etmek sanıyorum pek doğru olmayacaktır. Tarihte göz attığımızda aslında küpeyi erkeklerin daha çok tercih ettiğini söylersek sanırım yanılmış olmayız, Tunç Çağı’ndan kalma kabartmalarda çok iri küpeler takmış kadın şekillerine rastlanmıştır. Eski Mısırlılar, Etrüskler, Yunanlılar küpe takarlardı.
Eski Romalılar da Yunanlılardan görüp küpe takmaya başladılar. Yalnız, Romalıların küpesi daha büyük, daha ağırdı. Zamanla erkekler de küpe takmaya başladı.
Anadolu medeniyetleri içinde Babil erkekleri, küpeyi rütbe olarak kullanıldığı yapılan Arkeolojik çalışmalar da görülmüş, Eski yunan da yine erkekler, çıngıraklı ve altından yapılmış küpeler taktıkları, Romalılar da bu küpeler daha abartılı ve değerli taşlarla süsülenmiş olduğunu, Eski Türk kültüründe de küpenin yerinin olduğunu Çin kaynakların da ve figürlerin de görmekteyiz. Moğollar ve bir çok Türk boyların da rütbeyi belirlemek için altından yapılmış, küpeler takmışlar. Bunlar daha çok ordu yönetimindeki rütbeyi belirlemek için kullanılmış.(Onbaşı, Yüzbaşı, Binbaşı ve Türkmen başı gibi.)
Yavuz Sultan Selim ve Küpe
Örneğin yaptığım araştırmalarda Yavuz Sultan Selim ile alakalı olarak 2- 3 olay geçmektedir. İlki Resmin Yavuz Sultan Selim’e ait olmadığı yönündedir. Bir diğer olayda Mısır’da küpe takan insanlar gördü, sebebini sorunca “köle olduklarını belirtmek için” taktıklarını öğrendi, “Ben de Allah’ın kölesiyim.” dedi ve hemen kulağına bir küpe taktı.
Bir diğer olayda ise, Mercidabık savaşını kazandıktan sonra, askerleriyle Halep’e girmiş…
Her taraf insan seli…
3000 civarında Osmanlı ordusu…
Tabii o gün ordu çok düzenli ve disiplinli…
İnsanlara zarar vermemek felsefesine sahip, aldıkları eğitim ve emir gereği. Ordudan şikayeti olan yok, çünkü talan yok, aksine ekonomik değer katıyor çevresine…
O gün cuma, namaz kılınacak. Yavuz da saf tutmuş…
Hoca, hutbeye çıkmış söyle seslenmiş müminlere:
-“Mekke’nin ve Medine’nin ve bütün Müslümanların hakimi Yavuz Sultan Selim aramızda…”
Yavuz bunu duyunca, hatibe dönüp “Bu söylemi değiştirmenizi rica ederim” diyerek, yardımcılarına da “bana madeni bir halka bulun” diye emrediyor. Sonra getirilen halkayı kulağına takıyor ve “Yer ve gök arasındaki herkes şahit olsun ki, ömrümün bundan sonrasında bütün Müslümanların kölesi olarak hizmet edeceğim” diye ekliyor.
Bir hoşgörü, bir mütevazılık örneği olmuş küpe…
İşte Yavuz Sultan Selim, bu küpeyi süs olsun diye değil, bir amaç uğruna takıyor, insanlığa örnek oluyor.
Küpelere, biçimlerine, taşlarına göre çeşitli adlar verilmekte olup, sarkık küpelere “salkım küpe” denir. Eski Türkler bu biçim küpelere “asırga” derlerdi. Bir tek taştan yapılmış küpeler “tektaş”, gül biçimi olanlar da “gül küpe” diye anılırdı.
Ortaçağda pek ilgi göremeyen küpeler Rönesans ve Barok dönemlerle (1300 – 1700 yılları arası) birlikte tekrar modanın vazgeçilmezleri arasında yerini almıştır.
Tarih boyunca çeşitli nedenlerle de olsa bu denli tercih edilen bir takının günümüzde de bu kadar tercih sebebi olması şaşırtıcı olmamalı. Bu sebeple insanların küpeye olan ihtiyaçlarını en sağlıklı ve en güvenilir şekilde sunabilmek bizim için önemlidir. Eczanemize gelen hastalarımıza kulak delme işlemini eğitimli ve deneyimli personellerimizle yeterli steril koşulları sağlayarak sağlıklı bir şekilde gerçekleştiriyoruz.
Güzel görünmek herkesin hakkı olduğu kadar kaliteli sağlık hizmeti almak da bir o kadar hakkınız. Sibel Ersoy Eczanesi olarak bunu siz hastalarımıza sağlamak için tüm enerjimizle çalışıyoruz.
Sağlıklı günler dileriz.